İnsan dünyaya gelir gelmez SEÇMEYE başlar. Anne sütünü emer, meyve suyunu içmek istemez. Altı kirlenince ağlar, istemediği hallerden kurtulmak ister, anne de bunu anlar, meşgul olur.
Çocuk büyüdükçe SEÇME işi iyice ortaya çıkar, şu oyuncağı beğenir, bunu beğenmez... Şu gömleği ister, öbürünü istemez. Bu hal, yiyip, içmekte kendini iyice gösterir. Demek ki insan dünyaya geldiği andan itibaren organlarının emrindedir. Buna “içgüdü” diyebilirsiniz, eskiler de “Nefs–i emmare” demiş.
Organların emrine uyan insan, kuş gibi, koyun gibi hareket eder. Fakat hayvanların kabiliyeti sınırlı olduğundan onların faydası da, zararı da sınırlıdır. Allah, insana sınırsız kabiliyet verdiğinden, insanın keşifleri, icatları sınırsız olduğu gibi, elindeki imkanlarla sınırsız kötülükler yapabilir. Yani insanın yapısı kötülük yapmaya uygundur. Eğer insan bu halinde bırakılmış olsaydı dünya hayvanat bahçesine dönerdi. Dünyayı hayvanat bahçesine döndürmek istemeyen Allah, memeli hayvanlar sınıfından olan insanı, davranış biçimiyle de insan yapmak isteyen Allah, din göndermiş ki, insan her türlü kötülüğü terk etsin, her türlü iyiliği yapsın.
Konumuz NEFİS idi. İnsan, organlarının emrine uyarsa nefsine uymuştur. Yine insan, organlarının emrine değil de İslam’ın emrine uyarsa nefsini ıslah etmiştir. Nefsin ıslahında en önemli mesele başkalarına zarar vermemektir.
İçten gelen itmeler, içgüdüler, arzularımız, isteklerimiz bizi İslam dışına sürüklerken, dıştan gelen çekmeler de bizi İslam’dan alıp götürebilir. Bir arkadaşın sigara ikram etmesi veya düğünde iki kadeh içki, yahut kız arkadaş gibi, insana tesir eden çok unsurlar vardır. Bunların en önemlisi zevklerimiz ve menfaatimizdir. Zevklerin sınırı yoktur, tek kadehle içkiye başlanır, her geçen gün sarhoşun karısı, anası, babası, daha sonra çocuğu kadehlerde boğulmuş gibi olur. İçki pek çok hayatı çürütmüştür, çürüyen hayat, etrafındakileri de çürütür. Hayatına zar atan kumarbazlar masadan ağlayarak kalkmıştır. Seksin zevkiyle uçanlar erimiş, bitmiş, tükenmiştir. Zevkini helal daireye çekemeyenler, haram dairede dünyayı, insanların başına zindan etmiştir. Menfaat bundan daha korkunçtur. Zevkine tabi olanın paraya ihtiyacı var, buradan anlıyoruz ki bir fakir çorba, ekmekle geçinirken zevkine ve menfaatine tabi olanlara milyarlar yetmiyor, trilyonları alıp götürüyorlar. Fakir fukaranın hakkını yiyen bu insanların vicdanı avcının köpeğine dönmüştür. Kısacası zevkini ve menfaatini helal daireye çeken Müslümanlar dünyayı cennet edebilir.
:hz. osman buyurdu ki : altı kişiye şaşarım
1-ölümü bilip te gülen gülen kimseye ,
2-dünyanın geçici oldugunu bilip te ona baglanan kimseye
3-hesabını vercegini bildigi halde ,helal haram demeden mal
toplıyana.
4-cehennem ateşini bilip de günah işliyene.
5-ALLAHÜ TEALANIN varlıgına inanıp da ,ondan
başkasından medet umana
6-cennetin varlıgına iannaıp da, dünyada rahat huzur arayana.
HZ.MUHAMMED s.a.v efendimiz buyurdu ki:
yedi şey ,yedi şeye doymaz
1-göz bakmaya,
2-yer yagmura
3-alim ,ilme
4-sual soran sual sormaya
5-gözü aç aolan mal toplamaya,
6-deniz suya
7-ateş oduna.
:yedi mükafat:
hazret-i ömer buyurdu ki:
yedi şey i terkeden ,yedi şey ile mükafatlandırılır.
1-fazla konuşmayı terk eden , hikmet sahibi olmakla.
2-saga sola fazla bakmıyan, kalb huzuru ile
3-fazla yemegi terk eden , ibadet lezzetiyle
4-fazla gülmeyi terk eden , heybet ile
5-mizahı terk eden , izzet ile
6-dünya sevgisini terk eden ,ahiret sevgisiyle
7-başkalarının ayıplarını araştırmayı terk eden,nefsinin
ayıplarını ıslah etmekle.
:evliyanın alameti:
hazret-i osman buyurdu ki:
evliyanın beş alameti vardır:
1.kalbi korku ile beraberdir.
2-dilinden hamd ve sena eksik olmaz.
3-iki gözünden gözyaşı eksik olmaz.
4-cenab-ı hakkın rızasına tam teslim olmuştur.
5-dünyayı terk ederek, CENAB-I HAKKIN rızasını arzu eder.
:hataların anası üçtür:
PEYGEMBER EFENDİMİZ S.A.V. BUYURDU Kİ:
hataların anası üçtür:
1.kibir. 2.hased 3.hırs.
bu üçünden şu altı şey meydana gelir:
1. fazla yemek , 2. fazla uyku 3. rahata düşkünlük
4. mal sevgisi 5. övülmeyi sevmek, 6.başkanlık sevgisi
:heybet azalır:
hazret-i ömer buyurdu ki:
1.gülmesi çok olanın heybeti azalır.
2.insanları küçümsiyeni , insanlar küçümser,
3-birşeyi çok yapan o şeyle çok tanınır.
4-çok konuşanın hatası da çok olur.
5-hatası çok olanın hayası çok olur.
6-hayası azalanın iffeti azalır.
7-iffeti az olanın hayası az olur.
:üç şey sıkıntı ve üzüntüyü giderir:
1.her zaman ALLAH U TEALAYI anmak , hatırlamak
2.cenab-ı hakkın dostları ,yani alim ile evliyalar ile birlikte olmak.
3-hikmet sahibi kimselerin sözlerini dinlemek
:hz.ömer buyurdu ki:
1.bütün dostları gezdim ve gördüm,dili tutmaktan daha iyi bir
dost göremedim.
2-her çeşit elbiseyi gördüm,iffet ve sakınmaktan daha iyi
elbise görmedim.
3-bütün malları gördüm. kanaattan daha iyi mal görmedim.
4-her çeşit yemegi gördüm, tattım, sabırdan lezzetlisini görmedim.