Nur Şakirti Mustafa YAVUZ
  Ölüm ve Ahiret
 

 

Önemli Bilgiler



BU UYARIYI DiKKATE ALIN! LÜTFEN HER SORUMLU GENÇ BU UYARIYI DIKKATE ALSIN VE INSANLIK NAMINA TANIDIK TANIMADIK HERKESE FORWARD ETSIN.
Bir genç cumartesi gecesi bir partiye gidiyor.Çok egleniyor, birkaç bira içiyor. Partiden tanistigi bir kiz ondan çok etkilenmis görünüyor ve onu baska bir partiye davet ediyor. Hemen kabul ediyor ve diger partinin gerçeklestigi yerde birkaç bira daha içiyor ve daha sonra anlasildigi üzere birileri buna uyusturucu veriyor (hangi uyusturucu oldugu bilinmiyor). Daha sonra bu genç uyandiginda içi buzla doldurulmus bir küvette çirilçiplak oldugunu anliyor.Hala içkinin ve uyusturucunun etkisinde oldugunu hissediyor ve etrafina baktiginda yalniz oldugunu anliyor,etrafina bakiyor gögsünde rujla yazilmis bir kagit oldugunu fark ediyor.Kagitta söyle yaziyor: "112'yi ara yoksa öleceksin!". Küvetin yakininda bir telefon görüyor ve hemen 112'yi ariyor ama nerede oldugunu, ne içtigini, kimlerle oldugunu bilmedigini söylüyor.Operatör hemen ona küvetten çikmasini ve bir aynanin karsisina geçmesini söylüyor. Genç, gögsünde hiçbir anormallik görmüyor ama operatör sirtina bakmasini söyleyince,sirtinda 2 tane büyük yarik oldugunu fark ediyor. Bunun üzerine operatör, onun tekrar buz dolu küvete dönmesini ve orada ambulansi beklemesini söylüyor. Hastanede yapilan incelemeden sonra, onun 2 böbreginin calinmis oldugu anlasiliyor. Her bir böbrek karaborsada 10.000 Dolar ediyor (gencin bundan haberi yok tabii). Daha sonra anlasildigina göre: 2. parti tamamen sahte, bu ise karisan insanlarin çok iyi tibbi bilgileri var ve verilen uyusturucu eglence amacini içermiyor. Su anda bu genç hastanede, onu yasamda tutan bir alete baglanmis durumda ve hala dokularina uygun bir böbrek bekliyor.Profesyonellerle çalisiyor. Büyük sehirlerde aktif durumda çok böyle grup oldugu biliniyor New Orleans, New York ve bir söylentiye göre Istanbul ve Ankara'da da faaliyet gösteriyor Bu mafya çok iyi örgütlenmis ve finanse edilmis 112 bu sucu artik tanidigindan dolayi,kisileri hemen aynaya yönlendirerek, olayin boyutunu anlamaya çalisiyor. Lütfen bu hikayeyi tanidiginiz herkese anlatiniz, bu herkesin basina gelebilir. Hukuk Fakültesinde okuyan bir arkadasimdan dun bir cay muhabbeti esnasinda bunu dinledim: Arkadasi Sultanahmet civarinda bir cay bahçesinde oturuyormus.Bir cay söylemis. Yan masaya iki adam oturmus ve onlar da cay söylemisler. Çaylar gelmis, çayi 2 adama uzatan garsona, adamlar "yok" demisler,"delikanliya ver, daha önce geldi kendisi". Delikanliyla"yok, siz için"vs. gibisinden ufak sakalasmalar olmus. Çaylar yudumlanirken 2 adam yemekte olduklari bisküvilerden delikanliya uzatip "buyurun,alin" demisler. Delikanli da kiramamis ve bir kaç tane alip yemis. Daha sonra otobüsüne binmek için oradan kalkmis. Otobüse binecegi sirada uykusu gelmeye baslamis, etrafina baktiginda cay bahçesindeki adamlarin kendisini izledigini farketmis ve telasa kapilmis. Çogu kimsenin bildigi, Hukuk Fakültesi ögretim üyelerinden birinin de anlattigi bir 911 vakasi aklina gelmis:Böbrekleri çalinan birsiz. Her neyse... Hemen kendisini almasi için arkadasina telefon etmis. Arkadasi gelmis ve hastaneye gitmisler. Doktorun sözleri: "Eger eve gitmis olsaydin bir daha uyanamazdin. Çünkü sana verilen uyku ilaci dozaji oldurucu düzeyde!" Asigiz Sana ya Rasul, Seni yaratana olan askimizdan dolayi... Emrindeyiz ya Rasul, Seni yaratanin emrinde oldugumuzdan dolayi... gercekten korku filmlerini andirir bir olay... Allah cümlemizi bu ve benzeri kisilerin serrinden korusun...ki imani gercekten cok zayif olanlara Allah yar ve yardimcisi olsun tez zamanda orada anlattigin arkadas gibi erken uyansin....

ÖLÜM
Ruhun bedenden ayrılması olayı. Ölüm insan varlığı için bir âlemden diğerine intikal etmektir. Bu anlamda ölüm yok olmak değildir, kelâm bilginlerinin çoğunluğuna göre ruh, suyun yaş ağaca nüfuz etmesi gibi bedenle iç içe olan latif bir varlıktır. Ehli sünnete göre ruh bâkidir, yok olmaz. İslâm bilginleri; Allah, Ruhlar öldüklerinde onları vefat ettirir" (ez-Zümer, 39/42) ayetini "cesetleri ölünce" şeklinde anlamışlardır. Her canlı varlık için ölüm kaçınılmaz bir gerçektir. Canlılar doğar, büyür ve ölürler. Kur'an-ı Kerim'de ölümle ilgili pek çok ayet vardır. Bazıları şunlardır: "Her can ölümü tadıcıdır" (Âl-i İmrân, 3/185); "Onlar için bir ecel tayin ettik ki onda hiç şüphe yoktur" (el-İsrâ, 17/99); Biz senden önce de hiçbir beşere dünyada ebedîlik vermedik. Şimdi sen ölürsen, onlar baki mi kalacaklardır?" (el-Enbiyâ, 21/34); "Yer yüzünde bulunan her canlı fanidir" (er-Rahmân, 55/26). Allah'ın diriliği ve ölümü yaratmasının sebebi şöyle açıklanır: "O, hanginizin daha güzel amel yapacağınızı denemek için ölümü de dirimi de takdir edip yaratandır" (el-Mülk, 67/2). Ölüm ancak Yüce Allah'ın belirlediği zaman vuku bulur. Ölüm konusundaki kader yazgısı ayette şöyle ifade buyurulur: "Allah'ın emir ve kazası olmadıkça hiç bir kimseye ölmek yoktur. O, vadesiyle yazılmış bir yazıdır" (Âl-i İmran, 3/145). Hiç bir kimsenin ölümden kaçıp kurtulma imkânı yoktur: "Binlerce kişinin ölüm korkusuyla beldelerini terkettiklerini görmedin mi? Allah onlara "ölün" dedi, sonra da kendilerini diriltti” (el-Bakara, 2/243); "Şöyle de: Siz evlerinizde olsaydınız bile üzerlerine öldürülmesi yazılmış olanlar, yine şüphesiz öldürülecekleri yerlere çıkıp giderlerdi" (Âl-i İmrân, 3/154); "Nerede olursanız olun, tahkîm edilmiş yüksek kalelerde bile bulunsanız ölüm sizi bulur" (en-Nisâ, 4/78); Bir gün bakarsın ki, ölüm baygınlığı gerçek olarak gelmiş "işte bu, senin kaçıp durduğun şey" denilmiştir" (Kâf, 50/19). Cenab-ı Hak gerçekte insan varlığına sonsuza kadar uzanan bir ömür takdir etmiştir. Ruhları dünya hayatından belirsiz bir süre önce topluca yaratmış ve onlara Ben sizin Rabbiniz değil miyim?" sorusunu yöneltmiştir. Kur'an'da ruhun başlangıcı ile ilgili olan bu olay şöyle belirlenir: "Hani Rabbin Âdem oğullarından onların sırtlarından zürriyetlerini çıkarıp kendilerini nefislerine şahit tutmuş; Ben sizin Rabbiniz değil miyim?" demişti. Onlar da; Evet, (Rabbimizsin), şahit olduk"demişlerdi. İşte bu şahitlendirme, kıyamet günü; Bizim bundan haberimiz yoktu" dememeniz içindir" (el-A'raf 7/172). Peygamber, Rabbinize iman etmeniz için hepinizi davet edip, dururken, size ne oluyor ki, Allah'a iman etmiyorsunuz? Halbuki O, sizden kesin teminat almıştır" (el-Hadîd, 57/8). Bu söz alma, "elestü birabbiküm" sorgulaması sırasında veya insanlara akıl vererek delilleri değerlendirme gücü kazandırmak suretiyle olmuştur (Hasan Basri Çantay, Kur'an-ı Hakim ve Meal-i Kerim, İstanbul 1959, III, 1006). Ruh, dünya hayatına bir imtihan devresi geçirmek üzere doğum yoluyla gelen insan oğluna anne karnın da dört aylık cenin döneminden sonra üflenir ve böylece dünya hayatı başlamış olur. Ruhun bedenden ayrılması ile de kabir hayatı başlar (bk. "Kabir" maddesi). Kıyamet koptuktan sonra da ahiret hayatına yeni bir yaşam için geçecek olan insan oğlu dünyadaki inanç ve amel durumuna göre Cennet veya Cehennemdeki ebedî hayatta yerini alacaktır. İnanç sahibi olup da amel eksikliği bulunanlar ise Cenab-ı Hakk'ın bileceği sürelerde cezalarını çektikten sonra Cennet tarafına geçebileceklerdir. Hayatın bu gerçeği karşısında ölüme hazırlıklı olmak her insanın şiarı olmalıdır. Ölümü anmak ve hazırlıklı bulunmak her mümin için müstehap sayılmıştır. Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: Lezzetleri yok eden ölümü çok anın" Nesâî ile Beyhakî bu hadise şunu ilâve etmişlerdir: "Eğer dünyada ölümü çok anarsanız, onu önemsemezsiniz; az anan ise onu çok önemser" (Tirmizî, Zühd, 4; Kıyâme, 26; Nesâî, Cenâiz, 3; İbn Mâce, Zühd, 31). Başka bir hadiste, kabir içinde olanların hatırlanması istenir: "Ölümü ve öldükten sonra kemiklerin ve cesedin çürümesini hatırlayın. Ahiret hayatını isteyen dünya hayatının süsünü terk eder" (Tirmizî, Kıyâme, 24; Ahmed b. Hanbel, I, 387). Hasta ziyareti sünnettir. Ebû Hureyre (r.a)'den rivayet edilen merfû bir hadiste şöyle buyurulur: "Müslümanın müslümandaki hakkı altıdır. Karşılaştığın zaman selam ver, çağırdığı zaman davetine git, öğüt istediği zaman öğüt ver aksırdığı zaman elhamdülillah"derse "yerhamûkellah (Allah sana merhamet etsin)"de, hasta olunca ziyaret et, ölünce cenazesine git" (Buharî, Libâs, 36, 45; Cenâiz, 2; Nikâh, 71; Eşribe, 28). Hastanın yanında okunabilecek bazı dualar hadislerde yer almıştır. Şu duanın yedi kere okunması müstehap sayılmıştır. Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: Bir kimse eceli gelmemiş olan bir hastayı ziyaret eder ve onun yanında yedi kere; "Eselüllâhel-âzime, Rabbel-arşil-azîm en yüce (Ulu arşın Rabbi olan Yüce Allah'tan sana şifa vermesini dilerim)"diye dua ederse Allah Teâlâ o kişinin hastalığına şifa verir" (Ebû Davud Cenaiz, 8; Tirmizî, Tıbb, 32; Ahmed b. Hanbel, I, 236, 352, II, 441). Yine hasta ziyaretinde, hastanın yanında Fâtiha, İhlas ve Muavvizeteyn surelerinin okunacağına dair hadisler vardır. Ölüm hastasına ecel konusunda hoşuna gidecek, sevindirecek sözler söylemelidir. Çünkü Allah'ın hükmünü hiç bir şey geri çeviremez. Sadece gönlü hoş olmuş olur (Tirmizî, Tıbb, 35). Hasta tevbe etmeye ve vasiyetlerini yapmaya teşvik edilir. Çünkü Allah elçisi; "Vasiyet edeceği bir şey olup da, yanında yanlı vasiyeti bulunmaksızın iki gece geçirmek müslümanın işi değildir" (Buharî, Vasâya,I; Müslim, Vasiyye, I, IV) buyurmuştur. Sıkıntı, bela ve hastalığa maruz kalanın sabretmesi Allah Resulünün isteği ve Allah'ın yardımı ile olur. Allah Teâlâ sabrı emrederek şöyle buyurur: "Sabret! Çünkü senin sabrın ancak Allahın yardımı iledir" (en-Nahl, 16/127, bk. Hûd, 11/110; el-Kehf; 18/28). Bir kadın Allah elçisine gelerek; "Dua et, Allah hastalığıma şifa versin" dedi. Bunun üzerine Hz. Peygamber şöyle buyurdu: Dilersen Allaha dua ederim, sana şifa verir. Dilersen sabret, o zaman senin için sorgu sual yoktur". Kadın; o zaman sabredeyim de bana sorgu sual olmasın dedi" (Ahmed b. Hanbel, I, 347). Ölüm halindeki kişiyi sağ yanına yatırıp kıbleye döndürmelidir. Çünkü Hz. Peygamber, Beytullah için "Ölü ve dirilerinizin kıblesidir" (Ebû Dâvud Vesâyâ,10) buyurmuş. Hz. Fatıma (r.anhüm), Rafi'nin annesine; "Beni kıbleye çevir" demiştir (Zeylaî, Nasbü'r-Raye, y.y., 1393/1973, II, 250). Eğer yer darlığı yüzünden hastayı kıbleye çevirmek mümkün olmazsa sırt üstü yatırılır ve yüzü ile ayakları kıbleye doğru çevrilir. Bu da yapılamazsa, olduğu hal üzere bırakılır. Ölüm sırasında kişinin ağzına bir kaşık veya pamukla su verilir. Hasta can çekişirken ona yardımcı olmak yakınları için bir görev ve sevap bir ameldir. Bu yüzden onun yanında kelime-i şehadet getirmek ve söylemesine yardımcı olmak sünnettir. Çünkü Allah elçisi şöyle buyurmuştur: "Ölülerinize; "Lâ ilahe illallah'ı" telkin ediniz. Çünkü ölüm halinde onu söyleyen bir mümini bu kelime Cehennem'den kurtarır". "Son sözü La ilahe illallah olan kimse Cennet'e girer" (Müslim, Cenâiz, 1, 2; Ebû Davud, Cenaiz, 16). Hastanın yanında şehadet getirilir ki, o da hatırlayıp şehadet getirsin. Yoksa ısrarla, sen de yap denilmez. Zira o anda zor bir durumdadır. Ona yeni bir zorluk çıkarmamalıdır. Bir defa da söylese yeterli olur. Bu telkini hastanın sevdiği birisi yapmahdır. Amaç, hastada isteksizlik uyandırmamaktır. Kişi vefat edince ağzı kapatılır, bir bez ile çenesi başından bağlanır. Gözleri yumulur. Eller yanlarına getirilir. Bunu yaparken de şu dua okunabilir: "Bismillahi ve ala milleti rasülih. Allahümme yessir aleyhi emrahu ve sehhil aleyhi ma ba'dehü ve es'idhu bi likaike vec'al ma harace ileyhi hayran mimma harace anhu". Anlamı: "Allah'ın ismiyle ve Resulullah'ın milleti (dini) üzerinde olsun. Allah'ım, onun işini kolaylaştır, bundan sonrasını ona kolay eyle, onu seni görmekle mutlu eyle. Dünyadan kendisi için çıkanı, kendisinin çıktığı şeylerden hayırlı eyle". Sonra ölünun üstüne bir örtü çekilir. Öldükten sonra yıkanıncaya kadar yanında Kur'an okumak mekruhtur. Öldüğü iyice anlaşılınca hemen yıkanır. İnsan ne zaman ve nerede öleceğini bilmez. Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyurulur: "Kıyametin kopma zamanına ait bilgi şüphesiz Allah


ÖLÜM
 
Ruhun bedenden ayrılması olayı. Ölüm insan varlığı için bir âlemden diğerine intikal etmektir. Bu anlamda ölüm yok olmak değildir, kelâm bilginlerinin çoğunluğuna göre ruh, suyun yaş ağaca nüfuz etmesi gibi bedenle iç içe olan latif bir varlıktır. Ehli sünnete göre ruh bâkidir, yok olmaz. İslâm bilginleri; Allah, Ruhlar öldüklerinde onları vefat ettirir" (ez-Zümer, 39/42) ayetini "cesetleri ölünce" şeklinde anlamışlardır. Her canlı varlık için ölüm kaçınılmaz bir gerçektir. Canlılar doğar, büyür ve ölürler. Kur'an-ı Kerim'de ölümle ilgili pek çok ayet vardır. Bazıları şunlardır: "Her can ölümü tadıcıdır" (Âl-i İmrân, 3/185); "Onlar için bir ecel tayin ettik ki onda hiç şüphe yoktur" (el-İsrâ, 17/99); Biz senden önce de hiçbir beşere dünyada ebedîlik vermedik. Şimdi sen ölürsen, onlar baki mi kalacaklardır?" (el-Enbiyâ, 21/34); "Yer yüzünde bulunan her canlı fanidir" (er-Rahmân, 55/26). Allah'ın diriliği ve ölümü yaratmasının sebebi şöyle açıklanır: "O, hanginizin daha güzel amel yapacağınızı denemek için ölümü de dirimi de takdir edip yaratandır" (el-Mülk, 67/2). Ölüm ancak Yüce Allah'ın belirlediği zaman vuku bulur. Ölüm konusundaki kader yazgısı ayette şöyle ifade buyurulur: "Allah'ın emir ve kazası olmadıkça hiç bir kimseye ölmek yoktur. O, vadesiyle yazılmış bir yazıdır" (Âl-i İmran, 3/145). Hiç bir kimsenin ölümden kaçıp kurtulma imkânı yoktur: "Binlerce kişinin ölüm korkusuyla beldelerini terkettiklerini görmedin mi? Allah onlara "ölün" dedi, sonra da kendilerini diriltti” (el-Bakara, 2/243); "Şöyle de: Siz evlerinizde olsaydınız bile üzerlerine öldürülmesi yazılmış olanlar, yine şüphesiz öldürülecekleri yerlere çıkıp giderlerdi" (Âl-i İmrân, 3/154); "Nerede olursanız olun, tahkîm edilmiş yüksek kalelerde bile bulunsanız ölüm sizi bulur" (en-Nisâ, 4/78); Bir gün bakarsın ki, ölüm baygınlığı gerçek olarak gelmiş "işte bu, senin kaçıp durduğun şey" denilmiştir" (Kâf, 50/19). Cenab-ı Hak gerçekte insan varlığına sonsuza kadar uzanan bir ömür takdir etmiştir. Ruhları dünya hayatından belirsiz bir süre önce topluca yaratmış ve onlara Ben sizin Rabbiniz değil miyim?" sorusunu yöneltmiştir. Kur'an'da ruhun başlangıcı ile ilgili olan bu olay şöyle belirlenir: "Hani Rabbin Âdem oğullarından onların sırtlarından zürriyetlerini çıkarıp kendilerini nefislerine şahit tutmuş; Ben sizin Rabbiniz değil miyim?" demişti. Onlar da; Evet, (Rabbimizsin), şahit olduk"demişlerdi. İşte bu şahitlendirme, kıyamet günü; Bizim bundan haberimiz yoktu" dememeniz içindir" (el-A'raf 7/172). Peygamber, Rabbinize iman etmeniz için hepinizi davet edip, dururken, size ne oluyor ki, Allah'a iman etmiyorsunuz? Halbuki O, sizden kesin teminat almıştır" (el-Hadîd, 57/8). Bu söz alma, "elestü birabbiküm" sorgulaması sırasında veya insanlara akıl vererek delilleri değerlendirme gücü kazandırmak suretiyle olmuştur (Hasan Basri Çantay, Kur'an-ı Hakim ve Meal-i Kerim, İstanbul 1959, III, 1006). Ruh, dünya hayatına bir imtihan devresi geçirmek üzere doğum yoluyla gelen insan oğluna anne karnın da dört aylık cenin döneminden sonra üflenir ve böylece dünya hayatı başlamış olur. Ruhun bedenden ayrılması ile de kabir hayatı başlar (bk. "Kabir" maddesi). Kıyamet koptuktan sonra da ahiret hayatına yeni bir yaşam için geçecek olan insan oğlu dünyadaki inanç ve amel durumuna göre Cennet veya Cehennemdeki ebedî hayatta yerini alacaktır. İnanç sahibi olup da amel eksikliği bulunanlar ise Cenab-ı Hakk'ın bileceği sürelerde cezalarını çektikten sonra Cennet tarafına geçebileceklerdir. Hayatın bu gerçeği karşısında ölüme hazırlıklı olmak her insanın şiarı olmalıdır. Ölümü anmak ve hazırlıklı bulunmak her mümin için müstehap sayılmıştır. Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: Lezzetleri yok eden ölümü çok anın" Nesâî ile Beyhakî bu hadise şunu ilâve etmişlerdir: "Eğer dünyada ölümü çok anarsanız, onu önemsemezsiniz; az anan ise onu çok önemser" (Tirmizî, Zühd, 4; Kıyâme, 26; Nesâî, Cenâiz, 3; İbn Mâce, Zühd, 31). Başka bir hadiste, kabir içinde olanların hatırlanması istenir: "Ölümü ve öldükten sonra kemiklerin ve cesedin çürümesini hatırlayın. Ahiret hayatını isteyen dünya hayatının süsünü terk eder" (Tirmizî, Kıyâme, 24; Ahmed b. Hanbel, I, 387). Hasta ziyareti sünnettir. Ebû Hureyre (r.a)'den rivayet edilen merfû bir hadiste şöyle buyurulur: "Müslümanın müslümandaki hakkı altıdır. Karşılaştığın zaman selam ver, çağırdığı zaman davetine git, öğüt istediği zaman öğüt ver aksırdığı zaman elhamdülillah"derse "yerhamûkellah (Allah sana merhamet etsin)"de, hasta olunca ziyaret et, ölünce cenazesine git" (Buharî, Libâs, 36, 45; Cenâiz, 2; Nikâh, 71; Eşribe, 28). Hastanın yanında okunabilecek bazı dualar hadislerde yer almıştır. Şu duanın yedi kere okunması müstehap sayılmıştır. Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: Bir kimse eceli gelmemiş olan bir hastayı ziyaret eder ve onun yanında yedi kere; "Eselüllâhel-âzime, Rabbel-arşil-azîm en yüce (Ulu arşın Rabbi olan Yüce Allah'tan sana şifa vermesini dilerim)"diye dua ederse Allah Teâlâ o kişinin hastalığına şifa verir" (Ebû Davud Cenaiz, 8; Tirmizî, Tıbb, 32; Ahmed b. Hanbel, I, 236, 352, II, 441). Yine hasta ziyaretinde, hastanın yanında Fâtiha, İhlas ve Muavvizeteyn surelerinin okunacağına dair hadisler vardır. Ölüm hastasına ecel konusunda hoşuna gidecek, sevindirecek sözler söylemelidir. Çünkü Allah'ın hükmünü hiç bir şey geri çeviremez. Sadece gönlü hoş olmuş olur (Tirmizî, Tıbb, 35). Hasta tevbe etmeye ve vasiyetlerini yapmaya teşvik edilir. Çünkü Allah elçisi; "Vasiyet edeceği bir şey olup da, yanında yanlı vasiyeti bulunmaksızın iki gece geçirmek müslümanın işi değildir" (Buharî, Vasâya,I; Müslim, Vasiyye, I, IV) buyurmuştur. Sıkıntı, bela ve hastalığa maruz kalanın sabretmesi Allah Resulünün isteği ve Allah'ın yardımı ile olur. Allah Teâlâ sabrı emrederek şöyle buyurur: "Sabret! Çünkü senin sabrın ancak Allahın yardımı iledir" (en-Nahl, 16/127, bk. Hûd, 11/110; el-Kehf; 18/28). Bir kadın Allah elçisine gelerek; "Dua et, Allah hastalığıma şifa versin" dedi. Bunun üzerine Hz. Peygamber şöyle buyurdu: Dilersen Allaha dua ederim, sana şifa verir. Dilersen sabret, o zaman senin için sorgu sual yoktur". Kadın; o zaman sabredeyim de bana sorgu sual olmasın dedi" (Ahmed b. Hanbel, I, 347). Ölüm halindeki kişiyi sağ yanına yatırıp kıbleye döndürmelidir. Çünkü Hz. Peygamber, Beytullah için "Ölü ve dirilerinizin kıblesidir" (Ebû Dâvud Vesâyâ,10) buyurmuş. Hz. Fatıma (r.anhüm), Rafi'nin annesine; "Beni kıbleye çevir" demiştir (Zeylaî, Nasbü'r-Raye, y.y., 1393/1973, II, 250). Eğer yer darlığı yüzünden hastayı kıbleye çevirmek mümkün olmazsa sırt üstü yatırılır ve yüzü ile ayakları kıbleye doğru çevrilir. Bu da yapılamazsa, olduğu hal üzere bırakılır. Ölüm sırasında kişinin ağzına bir kaşık veya pamukla su verilir. Hasta can çekişirken ona yardımcı olmak yakınları için bir görev ve sevap bir ameldir. Bu yüzden onun yanında kelime-i şehadet getirmek ve söylemesine yardımcı olmak sünnettir. Çünkü Allah elçisi şöyle buyurmuştur: "Ölülerinize; "Lâ ilahe illallah'ı" telkin ediniz. Çünkü ölüm halinde onu söyleyen bir mümini bu kelime Cehennem'den kurtarır". "Son sözü La ilahe illallah olan kimse Cennet'e girer" (Müslim, Cenâiz, 1, 2; Ebû Davud, Cenaiz, 16). Hastanın yanında şehadet getirilir ki, o da hatırlayıp şehadet getirsin. Yoksa ısrarla, sen de yap denilmez. Zira o anda zor bir durumdadır. Ona yeni bir zorluk çıkarmamalıdır. Bir defa da söylese yeterli olur. Bu telkini hastanın sevdiği birisi yapmahdır. Amaç, hastada isteksizlik uyandırmamaktır. Kişi vefat edince ağzı kapatılır, bir bez ile çenesi başından bağlanır. Gözleri yumulur. Eller yanlarına getirilir. Bunu yaparken de şu dua okunabilir: "Bismillahi ve ala milleti rasülih. Allahümme yessir aleyhi emrahu ve sehhil aleyhi ma ba'dehü ve es'idhu bi likaike vec'al ma harace ileyhi hayran mimma harace anhu". Anlamı: "Allah'ın ismiyle ve Resulullah'ın milleti (dini) üzerinde olsun. Allah'ım, onun işini kolaylaştır, bundan sonrasını ona kolay eyle, onu seni görmekle mutlu eyle. Dünyadan kendisi için çıkanı, kendisinin çıktığı şeylerden hayırlı eyle". Sonra ölünun üstüne bir örtü çekilir. Öldükten sonra yıkanıncaya kadar yanında Kur'an okumak mekruhtur. Öldüğü iyice anlaşılınca hemen yıkanır. İnsan ne zaman ve nerede öleceğini bilmez. Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyurulur: "Kıyametin kopma zamanına ait bilgi şüphesiz Allah nezdindedir. Yağmuru o indirir, Rahimlerde olanı o bilir, hiç bir kimse yarın ne kazanacağını bilmez hiç bir kimse hangi yerde öleceğini bilmez. Şüphesiz Allah her şeyi bilir, her şeyden haberdardır" (Lokmân, 31/34). Müminin şiarı, bu dünyadan imanlı olarak ayrılmak olmalıdır. Kur'an'da Yâkub peygamberin oğullarına şu tavsiyesi bildirilir: "Ey oğullarım! Allah sizin için İslam (dinini) beğenip seçti. O halde siz de ancak müslümanlar olarak can verin" (el-Bakara, 2/132). Başka bir ayette bütün müminlere şöyle buyurulur: "Ey iman edenler! Allah'tan nasıl korkmak lazımsa öylece korkun. Sakın siz, müslüman olmaktan başka bir sıfatla ölmeyin" (Âl-i İmran, 3/102). "Ey Rabbimiz! artık bizim günahlarımızı yarlığa, kusurlarımızı ört, canımızı da iyilerle beraber al" (Âl-i İmran, 3/ 193). "Ey Rabbimiz! Üstümüze sabır yağdır, bizi müslümanlar olarak öldür" (el-A'raf, 7/126). Hamdi DÜNDÜREN nezdindedir. Yağmuru o indirir, Rahimlerde olanı o bilir, hiç bir kimse yarın ne kazanacağını bilmez hiç bir kimse hangi yerde öleceğini bilmez. Şüphesiz Allah her şeyi bilir, her şeyden haberdardır" (Lokmân, 31/34). Müminin şiarı, bu dünyadan imanlı olarak ayrılmak olmalıdır. Kur'an'da Yâkub peygamberin oğullarına şu tavsiyesi bildirilir: "Ey oğullarım! Allah sizin için İslam (dinini) beğenip seçti. O halde siz de ancak müslümanlar olarak can verin" (el-Bakara, 2/132). Başka bir ayette bütün müminlere şöyle buyurulur: "Ey iman edenler! Allah'tan nasıl korkmak lazımsa öylece korkun. Sakın siz, müslüman olmaktan başka bir sıfatla ölmeyin" (Âl-i İmran, 3/102). "Ey Rabbimiz! artık bizim günahlarımızı yarlığa, kusurlarımızı ört, canımızı da iyilerle beraber al" (Âl-i İmran, 3/ 193). "Ey Rabbimiz! Üstümüze sabır yağdır, bizi müslümanlar olarak öldür" (el-A'raf, 7/126). Hamdi DÜNDÜREN
 
“Ruhumu sonsuz alemlere gönderdim,
Dünyadan sonraki sırlara ersin diye; Ve geri gelerek bana dedi ki,
Cennet de cehennem de kendi benliğindedir...”
Ömer HAYYAM


Nasıl Dayanır Ölüm Kapımıza...


Gecenin ilerlemiş saatinde, hastane koridorlarının parlak ışıkları altında, derinlerden gelen ambulans sesini, benden önce duyan olmadı. Yanan kalorifer lerin de etkisiyle, yüzü yeni değiştirilmiş kanepelerde dinlenmeye çalışan ekip arkadaşlarımı aradım hemen. Acı bir frenle duran ambulanstan, genel durumu kötü, şuuru kapalı yaşlı bir adam indirdiler. Her yeri dağınık yaşlı bir hanım vardı yanında ve genzinden çıkan “kalp doktor bey” sözleri soğuk havanında etkisiyle gözleri açılan hemşirelerimin ve "Keke" lakablı doktor arkadaşımın yankılandı kulaklarında. Hastayı acil müdahale odasına alırken olanlardan ve söylediklerim- den hiçbir şey anlamayan ve şaşkın gözlerle beni seyreden yaşlı hanımı, bezgin hasta bakıcımıza emanet ettim. Ekip arkadaşlarıma: "Nabız çok zayıf, solgun, vücutta herhangi bir yara bere yok. Hemen damar yolunu açın, ambu setini hazırlayın, hastayı entübe edeceğiz sanırım" dedim. Yaþlı adamın damar yolu açıldı, göğsüne elektrotlar yapıştırıldı, moniterize edildi. Elektrokardiyografisi ( EKG ) çekildi. "EKG de ne görünüyor" dedi Keke. "Durumu çok kötü, gitti gidiyor" dedim Keke’ye. Ne oluyordu! Anlamamız uzun sürmedi. Kalp kriziydi yaşanan. Ve hastayı kaybetmek üzereydik. Derken hasta fenalaştı, kalp fibrilasyana girdi ve ardından solunum durudu. Daha önce hazırlanan endotrakeal tüp ile entübe ettik. Damar ve hava yolundan ilaç tedavisini de verdik. Kalp masajı yaptık. Yanıt alınamayınca ve fibrilasyonda olduğu için 300 jull ile başladık defibrilasyona. Elektrik şoku ile yaşlı hastamızın bedeni gerildi ve birden büküldü. "Olmadı, yanıt yok" dedi Keke. "360’ı deneyeceğim" dedim. Ve defalarca denedik. Yaşlı ilk müdahalesi yapılmadan evden getirildiği için pek şansı yoktu, ama her türlü müdahaleyi yapmamız gerekiyordu. Yaptık da. Ama kaybettik hastayı. Ölüm tespitini yapıp, gözlerini kapadık ve üstüne de battaniye örttük... Adli raporunu yazdıktan sonra sıra en zor olan işe gelmişti, nasıl söyleyecektim kırk yıllık eşine O’nu kaybettiğimizi? Savcı bakışlı yaşlı hanım ağzını açmıyor, korku dolu ve kimseye inanmaz gözlerle bana bakıyor, beni süzüyordu. Her mimik hareketimden anlamlar çıkarmaya çalışıyordu. Boğazım düğümleniyor, her tarafımın sırılsıklam olduğunu hissediyordum. "Kaybettik" dedim. Ne diyeceğini, ne demesi gerektiğini, nasıl davranacağını tamamen şaşırmıştı. Ağzı kurudu, yutkundu, boğazı düğümlendi, kalp çarpıntısı arttı ve çekingen bir tavırla: "Olamaz" diye inledi ve kendini kaybetti...” İnsan eninde sonunda kendi filmini yapar ve seyreder, gözlerini son kez kaparken hayata! Geçip giden zamanda, bence, sorun filmin kısa metrajlı veya uzun metrajlı olmasıdır. İnsanı insan yapan bu filmin niteliğidir çünkü. İnsanın her adımı bu filmde bir karedir, renkli olması, tat vermesi elimizdedir. Yinede şanslıyız, hayat filmi, ancak yaşayanların seyredebileceği bir film. Tersi en kötüsü, hiç doğmamak, hiç bilince ulaşamamak, insan olamamak... Hayat dediğimiz nedir? Hayatla ölümün son dansı nasıldır? Ve hayatın sonunda var olduğu iddia edilen karanlık neden korkutur bizi? Ölüm gelince hayatın kapısını nasıl çalar? Nasıl dayanır ölüm kapımıza? Mesleğim nedeniyle çok ölümler gördüm, çok can kurtardım, çok canda kaybettim. Meslekte geçen zamanın etkisiyle kazandığım tecrübeyle, ölümün geldiğini hisseder oldum. Önce bir serinlik hissettim, ürperdim, hastanın gözlerinde ölümü gördüm, anlamaya çalıştım, hüzünlendim, kendim için korktum, sonra bir umursamazlık ve yenilgi gördüm aynı gözlerde, son olarak huzur! Çünkü hayatı nasıl yaşarsa yaşasın, her insan ölünce huzura kavuşuyor bence. Sonsuz huzur, tam bir yüreklilik ve olgunluk ile elde ediliyor, ölüm kapıya dayanınca... Ölüm huzurdur... Sonsuz bir ertelemedir ölüm... Ölüm, sürgünün bittiği son noktadır... Yaşadığımız bütün endişeler, suçluluk, değersizlik duyguları, tüm korkular ve günaşırı intiharların bittiği yerdir ölüm... Bu nedenle, her yeni gün, hayat filmimizin karelerinin daha çok arttığı ve renklendiği, dolu dolu geçen, kabarık deniz dalgaları gibi heyecan veren, kazanılmış bir gün olmalı...
 
Öyle yaşamalı ki insan, yıllar sonra, ömrü film şeridi gibi geçerken ve solgun yapraklar gibi hüzünlenirken, uzun ve renkli bir film seyretsin... En güzeli, en uzunu ve on iki dalda Oskar’lısı olsun seyrettiği filmlerin...





 
  Bugün 1 ziyaretçi (1 klik) kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol